“Papağanımı seviyorum.” Yazmada basit bir cümle. Uygulamasına bakmak ister misiniz?
Yaklaşık 6 yıldır papağanım Bıdık benimle. Ona her gün içecek temiz su sağlıyorum. Sağlığı ve keyfi için çeşitli sebzeler ve yiyecekler veriyorum. Ek gıda takviyelerini zamanında, olması gereken miktarda veriyorum. Her gün düzenli olarak spreyliyorum (bazen kendisi yıkanmak istemiyor), yoksa derisinde çatlaklar olur ve sağlığı etkilenir. Uyku vakti olduğunda ses çıkarmamaya özen gösteriyorum. Akşamları da masa lambamı açıyorum ki ampulün yoğun ışığı, uyku düzenini bozmasın. Buna benzer çeşitli başka bakımları daha var. Uzun uzun yazmayayım.
Sevgi istediğinde kafasını ve yanaklarını okşuyorum, öyle hoşuna gittiği için. Onu, kendi istediği şekilde seviyorum. Bu önemli. Kanatlarına dokunduğumda kızıyor ve ufak ısırıklarla beni uyarıyor. Ayaklarına badem yağı sürmemden nefret ediyor, ama bu da iyiliği için. Bazen hasta olabiliyor. Onu veterinere götürüyorum ve gerekli bakımlarının sağlanması için ikinci kez düşünmeden maddi manevi elimden geleni yapıyorum. Beni sevdiği ve özlediği için, iki üç günden fazla ondan uzakta olacak planlar yapmıyorum.
Peki bunlar bana yük mü? Hayır. Sevgide yük olmaz. Hamallık yaptığınızı düşünüyorsanız bir kalbinize dönün bakın, gerçekten seviyor musunuz. Sonra sevdiğiniz özneye bakın. Sizi kullanıyor mu? Sevginiz suiistimal ediliyor mu? Eğer öyleyse, kendinize olan sevginizde çatlaklar olabilir. Sınırlarınızı iyi koruyun. Önce kendinizi sevin ve onarın.
Fromm’a göre, sevgi her şeyden önce bir özen gösterme eylemidir. Sevilen kişinin ihtiyaçlarını fark etmek ve bu ihtiyaçlara karşı duyarlı olmak sevginin temelidir. Bu, sadece fiziksel anlamda değil, duygusal ve ruhsal anlamda da geçerlidir. Sevdiğimiz şeyin yaşaması ve gelişmesi için gösterdiğimiz aktif ilgidir. Kuru kuruya sevgi olmuyor diye düşünmüş ola gerek, bir de sevginin bileşenleri olduğunu söylemiş. (Google amca yardımcı olur gerisi için.)
Erich Fromm’un sevgi tanımını Bıdık üzerinde uyguluyorum. Her zaman yüzde yüz başarılı olduğum söylenemez ama niyetim önemli. Bazen yatağa uzandığımda kafama konuyor ve sevgi gösterisi olarak kirpiklerimle oynamaya başlıyor. Bunu yaparken gözkapağımı ısırdığı an onu uyarıyorum ve buna devam etmesine izin vermiyorum. Zarar görmeyi engellemem lazım. Bazen de çok bağırıyor ve sesinden rahatsız oluyorum. Kulak tıkacı kullanıyorum, kar etmezse Bıdığı balkona havalanması ve mekan değişikliği yapması için bırakıyorum. Her koşulda ona iyi gelecek, onu üzmeyecek şekilde problemleri çözmeye özen gösteriyorum.
Ona ayırmam gereken zamanı, besini, kafesinde ihtiyaç duyduğu materyalleri gidip başka bir papağana verirsem Bıdık’a ihanet etmiş olurum. Bunu yapmıyorum. Bıdık’tan herhangi bir karşılık da beklemiyorum.
Bıdığ’a
uyguladığım bu tarifeyi, bir insan evladına uyarlayabildiğimi düşünürsek,
muazzam olmaz mı?