5 Temmuz 2025 Cumartesi

Hap var


 

Buldum!

Hani biz küçükken, büyüklerimiz, anne babalarımız “sus sen küçüksün, sesini çıkarma, ağlama, bağırma, konuşma” derlerdi ya, biz bundan dolayı duygularımızı düşüncelerimizi ifade edemedik ya da çok zorlandık.

Kimse de sormadı senin derdin ne diye. Şimdi çocukken öğrendiğimiz model: sus, konuşma, ifade etme, sende kalsın düşüncen duygun.

Sonra büyüdük, sorunlar filan yine tepemizde, kimilerimiz derdini konuşarak, bir şey üreterek çözmeye yöneldi, spor yaptı, sanatla uğraştı vs. terapiye gitti filan.

Büyük bir kısmımız da, ebeveynlerinin yaptığı yanlış davranışları büyüdüğünde antidepresanların yaptığı ile aynı olduğunu gördü. Anne baba eşittir antidepresan.

Bastır sorunları, halı altı, gülümse, toplumsal fonksiyonlarına devam et. Anne baba zamanında antidepresan rolündeydi. Çocuk büyüyünce ne yapsın alışık olduğu modeli aradı. Hapçı oldu çıktı sonra.

Halbuki çözümü kolaydı: empati, sevgi, nezaket. 

10 Haziran 2025 Salı

Bıdık ve sevgi üzerine..



 “Papağanımı seviyorum.” Yazmada basit bir cümle. Uygulamasına bakmak ister misiniz?

Yaklaşık 6 yıldır papağanım Bıdık benimle. Ona her gün içecek temiz su sağlıyorum. Sağlığı ve keyfi için çeşitli sebzeler ve yiyecekler veriyorum. Ek gıda takviyelerini zamanında, olması gereken miktarda veriyorum. Her gün düzenli olarak spreyliyorum (bazen kendisi yıkanmak istemiyor), yoksa derisinde çatlaklar olur ve sağlığı etkilenir. Uyku vakti olduğunda ses çıkarmamaya özen gösteriyorum. Akşamları da masa lambamı açıyorum ki ampulün yoğun ışığı, uyku düzenini bozmasın. Buna benzer çeşitli başka bakımları daha var. Uzun uzun yazmayayım.

Sevgi istediğinde kafasını ve yanaklarını okşuyorum, öyle hoşuna gittiği için. Onu, kendi istediği şekilde seviyorum. Bu önemli. Kanatlarına dokunduğumda kızıyor ve ufak ısırıklarla beni uyarıyor. Ayaklarına badem yağı sürmemden nefret ediyor, ama bu da iyiliği için. Bazen hasta olabiliyor. Onu veterinere götürüyorum ve gerekli bakımlarının sağlanması için ikinci kez düşünmeden maddi manevi elimden geleni yapıyorum. Beni sevdiği ve özlediği için, iki üç günden fazla ondan uzakta olacak planlar yapmıyorum.

Peki bunlar bana yük mü? Hayır. Sevgide yük olmaz. Hamallık yaptığınızı düşünüyorsanız bir kalbinize dönün bakın, gerçekten seviyor musunuz. Sonra sevdiğiniz özneye bakın. Sizi kullanıyor mu? Sevginiz suiistimal ediliyor mu? Eğer öyleyse, kendinize olan sevginizde çatlaklar olabilir. Sınırlarınızı iyi koruyun. Önce kendinizi sevin ve onarın.

Fromm’a göre, sevgi her şeyden önce bir özen gösterme eylemidir. Sevilen kişinin ihtiyaçlarını fark etmek ve bu ihtiyaçlara karşı duyarlı olmak sevginin temelidir. Bu, sadece fiziksel anlamda değil, duygusal ve ruhsal anlamda da geçerlidir. Sevdiğimiz şeyin yaşaması ve gelişmesi için gösterdiğimiz aktif ilgidir. Kuru kuruya sevgi olmuyor diye düşünmüş ola gerek, bir de sevginin bileşenleri olduğunu söylemiş. (Google amca yardımcı olur gerisi için.)

Erich Fromm’un sevgi tanımını Bıdık üzerinde uyguluyorum. Her zaman yüzde yüz başarılı olduğum söylenemez ama niyetim önemli. Bazen yatağa uzandığımda kafama konuyor ve  sevgi gösterisi olarak kirpiklerimle oynamaya başlıyor. Bunu yaparken gözkapağımı ısırdığı an onu uyarıyorum ve buna devam etmesine izin vermiyorum. Zarar görmeyi engellemem lazım. Bazen de çok bağırıyor ve sesinden rahatsız oluyorum. Kulak tıkacı kullanıyorum, kar etmezse Bıdığı balkona havalanması ve mekan değişikliği yapması için bırakıyorum. Her koşulda ona iyi gelecek, onu üzmeyecek şekilde problemleri çözmeye özen gösteriyorum.

Ona ayırmam gereken zamanı, besini, kafesinde ihtiyaç duyduğu materyalleri gidip başka bir papağana verirsem Bıdık’a ihanet etmiş olurum. Bunu yapmıyorum. Bıdık’tan herhangi bir karşılık da beklemiyorum.

Bıdığ’a uyguladığım bu tarifeyi, bir insan evladına uyarlayabildiğimi düşünürsek, muazzam olmaz mı?

 

31 Mayıs 2025 Cumartesi

Ateş

İçten içe alev alev yanan bir kıvılcım tanesi

Dök üzerine suyu istersen kovayla

Sönmeyen bir ateşin ruhu var burada kaynağı zahir

Bakanın gözleri olur âmâ

Dokunan verir nefes-i ahir

Çek elini yoksa kırılır kemiklerin

Kelimelerle kulaklarınızı yırtarcasına bağırmayı öğrendim

Boğazım cayır cayır yanana kadar yazabilirim

Tokat gibi çarparım suratınıza kelimelerin izi kalır

Gidin şimdi köşenize bağlayın kollarınızı

Büyük bir dalga geliyor, teselli edin kulaklarınızı

 

 

 

29 Mayıs 2025 Perşembe

Hani otobüste, inmene bir durak kalır da oturduğun yere tam yerleşip kök salamazsın, e ayağa kalkmak ve kapıya yönelmek için de erkendir, o arada bir yerde beklersin ya öyle bir his yaşamak.

Bu dünyadan ayrılana kadar, aklıselim kalkmak zorundayım, bu bir tercihten öteye geçti, bu bir zorunluluk.

 

Yazacak çok şey var. Akıl sağlığımı yazarak koruyorum.

26 Mayıs 2025 Pazartesi

 

Sometimes we encounter people and we connect

Something happens, we separate

Time passes -though not lineal

Then things happen again and again and we understand

They feel like home

But we acknowledge this after our paths lead us to some several dead ends

Duality exists to teach us not to defeat us

What and where our souls feel belong to

Where our energy feels safe

I’m not talking about lust or romantic love

I’m talking about souls in human body who are evolving in this world school

Wanting to sit next to a specific deskmate

Wanting to play games in the break times, have fun, support, share

To be grounded, we need each other.

12 Mayıs 2025 Pazartesi

Evrenler var kafamda

Dinlemeyi bilirsen anlatırım

Kapı herkese açılmaz ne de olsa

Ben anlatırım renkleri yeşili maviyi de

Sen renk körüysen çamur olur yeşil 

Sahi gözlük camların çizilmiş çerçeven de kırık

Mah doldu, gökyüzü aydınlandı epey

Pinhan oldu ayan 

Kırıldı kalpler 

Diller engerek

Gerçekler söylenmeyecekse eğer

Bu kulaklara artık sükut gerek. 


13 Mart 2025 Perşembe

Taş

 


    Willy, 10 yaşında bir çocukmuş ve hayatın anlamını arıyormuş. Bu konu üzerine çok kafa yormuş. Bir gün arkadaşına danışmaya karar vermiş. Arkadaşına sormuş: "hayatın anlamını arıyorum, uzun bir süredir hem de, henüz bulamadım üstelik nerede bulacağımı da bilmiyorum. Bu yorucu bir şey. Bana yardım eder misin? Sen buldun mu hayatın anlamını?" 

Arkadaşı yaşça ondan büyükmüş. Bu soru üzerine bir plan yapmış ve : "Yarın tekrar gel, o zaman sana hayatın anlamını nerede bulacağını söyleyeceğim." demiş. Willy şaşkın ve heyecanlı şekilde oradan ayrılmış.

Gece boyunca düşünürken uyuyakalmış. Ertesi gün arkadaşının yanına gitmiş: "Ben geldim hadi söylesene hayatın anlamı nerede!?" demiş heyecanla.

Arkadaşı: "Sakin ol önce" demiş. Sonra: Bahçenin köşesindeki şu taşı görüyor musun?"

Willy :"Evet"

Arkadaşı: "Şimdi git o taşı kaldır. Tam altında bulduğun şey hayatın anlamı!"demiş.

Willy çok heyecanlanmış. 'Uzun süredir bu anı bekliyordum nihayet öğreneceğim' demiş. Koşarak taşın yanıan gitmiş ve gözlerini kırpmadan taşa bakmış. Arkadaşı ortadan kaybolmuş. Willy hevesle taşı kaldırmış ve altından şu not çıkmış: 

"Hayatın anlamı, bu taşı kaldırırken duyduğun meraklı heyecandır."

                                                                                                        11 Ekim 2015