Yer: Bornova pazar yeri
Semtinizdeki bitpazarına gidin.
Evimin dibinde
kurulan bir bitpazarı var. Hayatımda ilk defa gittim. Şimdiye kadar neyden mahrum kalmışım onu gördüm.
Oturdum bir sokak
lezzetçisi abinin masasında, adı Hüseyin. Çocuklarını tek başına büyütmüş, hala
da gölgesini üzerlerinden eksik etmeyen, yüreği temiz, emektar bir insan. Zorlu
bir hayatı olmuş Hüseyin abinin bunu yüzündeki çizgilerden ve gözlerindeki
anlayabilirsiniz.
Asi bir çınar gibi
duruyor orada.
Ufak bir tezgahı, bir
iki masa sandalyesi var orada. Tavuk ve ciğer pişiriyor. Oldukça güler yüzlü
samimi bir insan. Ciğer dürüm istedim, bir yandan onu yerken, bir yandan da etrafı
seyrettim, gelene geçene baktım, gözlem yaptım.
Bir sonuca vardım: En
samimi ortam burada. Maskesiz, şovsuz, çırılçıplak. Gösterişsiz, olduğu gibi.
Kimi çalmış getirmiş,
kimi çöpten çıkarmış, kimi temizlik yaptığı evin sahibinin çöpe atmak yerine
verdiği kıyafetleri getirmiş satmaya. Kimi yere örtü sermiş tam ortasına
oturmuş uyuyor.
Ürünlerden ziyade
ürünleri satanlar da bir iki kelamı hak ediyor bence. Kimse kendi tezgahındaki
ürünü övmüyor, bağırmıyor, gel abla burada şu var demiyor. Süslü paketlerle içi
boş şeyler satılmıyor burada. Paket yok. Geçer bakarsın işine gelirse alırsın.
Az kalsın unutuyordum. Hüseyin abinin mekanında otururken, arkadaşımın bir tanıdığı da oradaydı. Eşi ve çocuğu bizimle oturuyordu, adam da oyuncak almaya gitti. Elinde hortumu ve bir kulağı kırılmış bir fil figürü ile döndü.
Kadın :" Bu ne böyle kırık bu niye aldın bunu " diye sitem etti, elinde evirdi çevirdi fili. Adam oyuncağı çocuğa verirken :"Engelli fil o dedi, ne var insanlar da böyle, bir şey olmaz " dedi . Ama o kadar doğal bir akışta söyledi ki. O an zerre bir itiraz edemezsin, engelli fil o, alacaksın onu kusura bakma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder